Archive

Posts Tagged ‘Zabıta Dayağı’

Korkunun Gölgesinde Keçiören

keciorenKeçiören`in Aktepe semtinde 14 Ağustos gecesi belediye zabıtalarının Tekel bayii sahibi Metin Şahin`i öldüresiye dövmesiyle Keçiören Belediyesi ve Belediye Başkanı Turgut Altınok yeniden Türkiye`nin gündeminde. Belediye seçimlerinin yaklaşmasıyla Altınok`un kurduğu söylenen sokak çetesi `A Takımı` da halk üzerindeki baskıyı iyice yoğunlaştırmış durumda. Detayları öğrenmek için Keçiören`e gittiğimizde, `A Takımı`nın terörüne kendi gözlerimizle tanık olduk! İşte başkentten, korku imparatorluğu halindeki Keçiören`den tüyler ürpertici manzaralar…

Onur Yazıcıoğlu – Emre Ünsallı

20 Ağustos 2008. Saatler 22.20`yi gösteriyor. Ankara`nın Keçiören semtindeki Mehmet Çakıroğlu Parkı. Dergimizin İstanbul ofisine kadar ulaşan söylentilerin izinden geldik buraya. Biraz dolaşacak, `A takımı`ndan birilerine rastlamaya çalışacağız. Eğer becerebilirsek, fotoğraflayacağız…

Yaklaşık 15 dakika kadar parkın içinde dolaşıyoruz. Bu park, Başbakan`ın evine yaklaşık 1,5-2 km. kadar uzaklıkta. Parka 10 metre mesafede bir polis karakolu, parkın içindeyse muhtarlık binası var. Muhtarlık binasının üzerindeki elektronik tabelada `Meskûn alanda silah kullanmayalım` yazısını okuyor, hayretler içinde kalıyoruz. Sağda solda oturan ailelerin arasından geçiyoruz ve 15 yaşlarında görünen iki erkek çocuğunun fısıldaşarak gezdiklerini görüp, yanlarına yaklaşıyoruz. Birinin diğerine, bu mahallenin çocukları olmadıklarını ve başlarına bir iş geleceğinden korktuğunu söylediğini duyuyoruz. İşte o sırada beyaz gömlekli, siyah pantolonlu 20 yaşlarında bir adam iki çocuğu parkla polis karakolunu ayıran duvarın dibine çekiyor. Yanlarına dört kişi daha geliyor. Beyaz gömlekli olan, gömleğinin içinden 1 metre uzunluğunda, 10 cm. kalınlığında kılıca benzeyen bir silah çıkarıyor. Daha önce duyduğumuz ve `sallama` adı verilen silahın ta kendisi bu! Diğerlerinden bir beysbol sopası, bir cop ve bir sopa çıkıyor. Cop çocuklardan bir tanesinin sırtında patlıyor. Beyaz gömlekli haydut `Bir daha sizi burada görmeyeceğiz!` diye bağırarak iki çocuğa da birer tekme savuruyor. Karakoldan dönüp bakan kimse olmuyor. Olayın gerçekleştiği yere yaklaşık beş metre mesafede oturan bir grup da, sanki hiçbir şey olmuyor gibi gülüp eğlenmeye devam ediyor. Çocukları parktan uzaklaştırdıktan sonra `A Takımı` elemanları parkı terk edip, 06 EBT 23 siyah plakalı bir Renault 12 Toros`a biniyorlar. Sonradan öğrendiğimize göre; 06 EBT 03, 06 EBT 11, 06 EBT 13, 06 EBT 23, 06 EBT 24 (EBT harflerinin `En Büyük Turgut` anlamına geldiği de söylentiler arasında) plakalı belediye araçları, belediyenin şirketlerinde çalışan olarak görünen `A Takımı` elemanlarına tahsis edilmiş…

Güvenlik kamerasının kaydettiği dayak

Aslında `fısıltı gazetesi` Ankara`nın Keçiören ilçesindeki bu tür `dayak` haberlerini sürekli vermekteydi. Sonunda, 14 Ağustos gecesi dükkânını kapatmadığı gerekçesiyle Metin Şahin`in belediye zabıtaları tarafından hastanelik edilmesi ve görüntülerin ATV`de yayımlanması üzerine tüm gözler 1 milyon insanın yaşadığı ilçenin belediyesine döndü. Biz de Yeni Aktüel ekibi olarak işin içyüzünün ne olduğunu merak edip GEMPAŞ Tekel Bayi`nin yolunu tuttuk. Dükkâna vardığımızda ilk olarak belediye zabıtalarının acımasız saldırısına uğrayan Metin Şahin`in babası Pirfani Şahin`in ağzından olayın detaylarını dinledik. Baba Şahin; olay gecesi saat 20.00 sularında dükkândan çıkıp yemek için eve gittiğini, dükkânı da oğluna bıraktığını söylüyor. Gece 22.45 sularında bir arkadaşı Pirfani Şahin`i telefonla arıyor. Telaşlı bir sesle gelen haber, bir babanın oğluyla ilgili duymak isteyeceği son cümlelerdir herhalde: `Amca yetiş, Metin`i öldürüyorlar!`

Daha sonra Pirfani Bey`le birlikte, Metin Şahin`in hasta yatağında istirahat ettiği evlerine gidiyoruz. Metin Şahin`i, olayın üzerinden bir hafta geçmiş olmasına rağmen oldukça kötü bir durumda buluyoruz. Dışarıdan bakıldığında rahatlıkla görülen fiziksel darbe izlerinin yanı sıra, saldırının psikolojik etkileri de Metin Şahin`de net bir şekilde fark ediliyor. Metin Şahin, bizim kendisiyle görüştüğümüz günden (20 Ağustos 2008) iki gün önce konuşurken kekelemeye başlamış. Doktoru zaman içinde bu tip etkilerin olacağını ama tekrar düzeleceğini söylemiş. Kendisine konuşmak istemezse bunu anlayışla karşılayacağımızı söylememize rağmen, olan biteni anlatmak istiyor ve söze `Perşembe akşamüstü saat 22.45 civarıydı. Yanımda bir arkadaşım vardı` diye başlıyor. `Arkadaşım kendine çay doldurup dışarı kapının önüne çıktı. Ben de kendime çay doldurmak için yukarı çıktım. O sırada arkadaşım `Metin, iki tane belediye arabası geldi` dedi. Aşağıya indiğimde Keçiören Belediyesi`ne ait Megane marka iki resmi arabayı gördüm. Araçları tanıyordum. Zabıta grup amirlerinin araçlarıydı. Ellerinde büyük sopalarla beni yıkmaya geliyorlardı. Ya beni yıkacaklar ya da başıma iş açacaklar. Çok korktum.`

Belediye zabıtaları, müşterilerin dükkânı boşaltmalarını istemiş. Şahin de bu durumu fırsat bilerek güvenlik kamerasını çalıştırmayı akıl ediyor. Bu görüntüler ATV`de yayınlanınca da herkesin olaydan haberi oluyor.

Metin Şahin dayak anını şöyle anlatıyor: `Dükkânın içine girip beni ellerindeki beysbol sopasıyla tezgâhın arkasına ittiler. Her şey orada başladı. Aklıma geldikçe titriyorum ve konuşamıyorum.` Biz de üstelemiyoruz. Metin Şahin kendini toparlayıp yeniden anlatmak istiyor ve tüyler ürperten bir tanımlama yapıyor: `Beni tezgâhın arka tarafına aldılar, infazımı orada yaptılar. (Burada biraz zorlanıyor. Söylediklerini birkaç kez tekrar ediyor) O arkadaş… Döven arkadaş… Ercan arkadaş… İçeri girerken bana arkamdan bıçak salladı. Sustalı bıçak o kadar büyük ki kaçarken tişörtümün içine girip iki parçaya ayırdı. Ama sokmak için salladı. `Seni öldüreceğim, senin yüzünden başımız belaya giriyor` diye dövmeye başladılar. Ben çok korkuyorum. Kendim için değil, ailemden birine bir şey yapacaklar diye korkuyorum.` Olayların bu noktaya gelmesindeki nedenleri merak ediyoruz.

Sokak timleri

Keçiören`de sürüp giden bir zabıta baskısı, kulaktan kulağa yayılıyor uzun zamandır. 1994 yılında göreve gelen Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok`un oluşturduğu söylenen `A Takımı` adındaki sokak timleri ise 1995 yılında Erdal Yıldırım isimli 22 yaşındaki solcu bir genci öldürerek isimlerini duyurmuştu. Bu nedenle olayın `A Takımı`yla bir ilgisi olup olmadığını merak ediyor ve Şahin ailesinin, Belediye Başkanı Turgut Altınok`la bir sorunlarının olup olmadığını soruyoruz. 2001 yılına kadar Pirfani Şahin`in Aktepe Stadı`nın karşısında yer alan ve belediyeye ait olan araziyi kiralayarak işlettiği çay bahçesinin, bu tarihte `A Takımı` eliyle yerle bir edildiğini öğreniyoruz sorumuz üzerine. Bunun ardından eski bir belediye çalışanı olan Pirfani Bey, Turgut Altınok`a dava açıyor ve açtığı tazminat davasını kazanıyor. O gün bugündür gerek zabıta ekipleri, gerek `A Takımı` isimli çete aracılığıyla dayak olayının gerçekleştiği GEMPAŞ Tekel Bayi`ne düzenli olarak baskınlar düzenleniyor ve ceza kesiliyor. Pirfani Şahin`le Turgut Altınok arasında da 2001 yılından bu yana, sürekli, çeşitli sebeplerden davalar görülüyor. Şahin bu davaların büyük çoğunluğunu kazanıyor.

Dayak olayının gerçekleşmesinden bir hafta kadar önce Tekel alışverişi yapmak üzere Metro Grossmarket`e giden Metin Şahin, burada Belediye Başkanı Turgut Altınok`la karşılaşıyor. Aralarında geçen diyaloğu Metin Şahin şu şekilde anlatıyor: `Aldıklarımızı otomobile yüklerken eşim `Coşkun geçiyor baksana` dedi. Coşkun, Başkan Turgut Altınok`un koruması. Koruma, marketin arkasındaki börek- çay yenip içilen yere oturdu. O an Başkan`la göz göze geldik. Nezaketen yanına gidip bir `hoş geldin` diyeyim dedim. Çünkü tanışıyoruz. Yanına gittim tokalaştım, sandalye çekip yanına oturdum.`

`Hiç kafanı yorma, şeriat gelince her şey hallolacak`

Metin Şahin`in ifadesine göre, işte o sırada Belediye Başkanı Turgut Altınok ve Metin Şahin arasındaki konuşma birden çok sert bir hal almaya başlıyor. `Başkanla oturup konuşuyorduk, o ara; `Lan niye saatine uymuyorsun? Dükkânını geç kapatıyorsun` dedi. `Turgut Bey` dedim, `niye lan diye konuşuyorsunuz`? Yanımda eşim ve birkaç tane daha insan var. `Hiç kafanı yorma, hepsi hallolacak` dedi. `Ne hallolacak` diye sorduğumda, `Çok yakın zamanda şeriat gelecek tepene çökecek. O zaman dükkânını 11`de kapatmasını öğreneceksin` dedi. Ben de `Eğer şeriat gelir de tepemize çökerse, biz de ayağımızı ona göre uzatırız` dedim. `Bizim tepemize şeriat çökerse, sizin de tepenize çökecek birileri olur` dedim. Bunun üzerine `Terbiyesizlik yapma! Kalk masamdan!` diye başlayan hakaretlerle beni masasından kovmaya çalıştı. Kalkarsın kalkmam tartışması olduktan sonra `Sen kalk diyorsun diye kalkmıyorum, yanımda eşim var, o sebepten kalkıyorum` diyerek arabama doğru yürümeye başladım. Arkamdan hâlâ bağırıp hakaret ediyordu. Arabaya binip giderken, Altınok`un koruması Coşkun ağabey koştu yetişti arabayı durdurdu. `Metin hayırdır? Niye öyle konuştun Başkanla?` deyince, `Ya ne kadar anlayışsız Belediye Başkanı. Adam köpeği azarlar gibi azarlıyor. Ben nezaketen yanına gidip hoş geldin dediğim halde neler yapıyor Coşkun ağabey` dedim. Sonra da oradan ayrıldım.`

Metin Şahin olayının detayları bu şekilde. Konuyu bir de mahalleliden dinliyoruz. `Neden böyle oldu` diye vatandaşlara sorduğumuzda resim şekillenmeye başlıyor. Turgut Altınok 1994`te göreve geldikten sonra Tekel bayilerine 23.00`ten sonra açık kalma ruhsatı çıkarmamış. Oysa Pirfani Şahin, 1994 öncesinde aldığı ruhsatı kullanıyor; gece 01.00`e kadar bayiyi açık tutma yetkisine sahip. Yine Turgut Altınok döneminde Keçiören`de bulunan altı tane içkili mekân (bar ya da meyhane) zabıtaların kestiği cezalardan yılarak işletmelerini kapatmış. Dolayısıyla Keçiörenlilerin gece geç saatlere kadar içki alabileceği tek yer olarak GEMPAŞ kalmış. İçki almak için gece kapıda kuyruklar oluşunca da `A Takımı` ve belediyenin zabıta ekipleri işi bu noktaya kadar getirmiş. Turgut Altınok döneminde olan biteni farklı ağızlardan dinleme yoluna gidiyoruz. Keçiören bölgesinden milletvekili olan CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş, mikrofon tuttuğumuz isimlerden bir tanesi.

Ateş, Turgut Altınok yönetiminin Keçiören`de bir korku imparatorluğu kurduğunu söylüyor. Yılmaz Ateş`in anlattıklarına göre, Altınok Belediye Başkanı olduktan sonra (1994`te ilk defa MHP`den seçilmişti) Keçiören`de kendisine oy vermeyen Alevilere baskı uygulamaya başlamış. `A Takımı` adını verdiği silahlı bir çete oluşturmuş, Alevi esnafa düzenli cezalar kesilmeye ve şiddet uygulanmaya başlamış. Ateş, 1995 yılında `A Takımı` eliyle işlenen cinayette, Keçiören Halkevleri bünyesinde yer alan Erdal Yıldırım`ın öldürülmesini hatırlatıyor ve bu cinayetin ardından Keçiören`de `Turgut Altınok`un yarattığı terör nedeniyle huzur ve barış ortamının kalmadığını` söylüyor.

Sosyal demokratların iç çekişmesi Altınok`un yolunu açtı

Keçiören nüfusunun yaklaşık yüzde 40`ını Aleviler oluşturuyor. 1994 yerel seçimlerinde MHP`nin büyükşehir adayı Turgut Altınok`la, Refah Partisi büyükşehir adayı Melih Gökçek bir seçim ittifakına giriyor. Bu ittifak doğrultusunda Turgut Altınok, Keçiören Belediye Başkanlığı için aday oluyor ve onun seçmenleri de Büyükşehir seçimlerinde Melih Gökçek`i destekliyor. Aynı seçimde SHP ve CHP, Keçiören için ayrı ayrı Erzurumlu ve Alevi birer aday gösteriyor. SHP adayı 46 bin, CHP adayı 22 bin oy alıyor. Sandıklardan hem SHP hem CHP`ye basılmış 15 bin adet de tepki oyu çıkıyor. Bu pusulaların büyük çoğunluğunun üzerinde `Allah belanızı versin` yazısı tespit ediliyor. Bu oy bölünmesi sonucu Turgut Altınok, Keçiören Belediye Başkanlığı`nı kazanıyor. Keçiören halkının anlattıklarına göre, bu dönemden sonra Altınok, bir yandan ilçe halkına düzenli gıda ve kömür yardımına başlarken bir yandan da oluşturduğu `A Takımı` isimli sokak timi aracılığıyla baskı oluşturuyor. İşte anlatılanlar… `A Takımı` ilk icraatlarına Aktepe Semti`ndeki pazar yerinde başlıyor. Yüksek sesle satış yapan pazar esnafına ortalık yerde saldırılarda bulunuluyor. `A Takımı` bu müdahaleleri halka `Size laf atılmasını önlüyoruz` diye açıklıyor. `A Takım` icraat alanını giderek genişletiyor. Ve 1995 yılında Erdal Yıldırım`ın öldürülmesiyle beraber `A Takımı`nın ismini tüm Türkiye duymuş oluyor. İşte bu sürece ait ayrıntıları edinmek için Erdal Yıldırım`ın ağabeyi Hasan Yıldırım`la görüşmeye gidiyoruz.

Cinayete sebep olan olaylar zinciri, bir gecekondu semti olan Keçiören`in Ovacık mahallesinde başlıyor. 1993 yılında bölgedeki gecekonduların yapılaşmasını önlemek üzere alınan karar gereği üzerine mülkiyeti olmayan arazilerdeki gecekondular 660 kişiye bedeli ödenmesi şartıyla veriliyor ve bu kişilerin şehir planına uygun şekilde evlerini yeniden yapmalarına izin veriliyor. Turgut Altınok göreve geldikten sonra, `Kendin Yap Sitesi` adı verilen bu proje çerçevesinde yapılan inşaatlar için yıkım emri çıkarıyor. Bu yıkıma karşı Keçiören Halkevleri tarafından direniş başlatılıyor. Direnişin içindeki önemli isimlerden biri de Erdal Yıldırım. İşte bu minvalde gelişen olayları ağabey Hasan Yıldırım şu sözlerle anlatıyor: `Turgut Altınok bir dönem Ülkü Ocakları Genel Sekreterliği yapmış bir adam. Öyle sıradan biri değil. Bilirsiniz 80 öncesinde Ülkü Ocakları ya karakolun ya da jandarmanın yanında bulunurdu. Başkan ve başkan yardımcılarının çoğu da MİT`in adamlarıydı. 1995 yılında `A Takımı` arabalarla mahalleye sık sık geliyordu. Ben de o dönemde Keçiören Halkevleri Başkanlığı yapıyordum. Babam ve biraderim bir gün yolda beraber yürürken üstlerine araba sürdüler. Polise telefon edip şikâyet ettik. Polis yerine bir eskort geldi. Biz polisiz dediler. Arkasında da ışıkları söndürülmüş iki belediye aracı daha vardı. Birkaç kişi yanına yaklaştık. Silahlara sarıldılar. Oradaki vatandaşlardan bazıları `Polis bize neden kurşun sıkıyor` diye sordu. Olayı bilmesek `polis geldi bize kurşun sıktı` diyecektik, Gazi olaylarının bir benzeri gibi görünecekti. Sonradan 657`ye bağlı olmadıkları da ortaya çıktı. Altınok`un kurduğu belediyenin temizlik şirketlerinde çalışan kişilerdi.`

`Tetikçi, özel kalemde…`

Ağabey Hasan Yıldırım`ın anlattığına göre cinayeti üstlenen ve o dönemde `A Takımı`nın başı olarak bilinen Abdülkadir Yaşartürk Emniyet`te `Biz başkanımızdan direkt emir alırız. Tek başımıza hareket etmeyiz. O gün de başkanımızın talimatıyla Ovacık`a geldik` diye ifade veriyor. Yıldırım, dönemin Emniyet Müdürü Ali İhsan Kavak`ın daha sonra Susurluk çetesiyle de bağlantılı olduğunun anlaşıldığını ve usulsüz bir baskından sonra görevden alındığını söylüyor. Cinayet sırasında havaya ateş ettiği tespit edilen bir diğer isim olan Hakkı Şener`se bugün Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok`un özel kalem müdürlüğünde çalışıyor.

Bu cinayetin ardından bölge halkı `A Takımı`na karşı direnişe başlamış. Hasan Yıldırım o dönemde yaşananları şu şekilde anlatıyor: `Biz dokuz kardeşiz. Kitle örgütlerinde çalışıyoruz. Önce yasalar ve kanunlarla hareket ettik, baktık olmadı, onların dilinden konuşmaya başladık. Beş yıl boyunca mücadele böyle sürdü. Onlar bize zarar verdiyse biz de onlara zarar verdik. Polis de müdahale edemeyeceğini anlayınca aradan çekildi. Keçiören`in sol ağırlıklı mahallelerine, Yunusemre Caddesi, Yükseltepe, Aktepe`nin belli bölgelerine belediye araçları sokulmadı. Her gittikleri yerde kavga çıkmaya başladı. Belediye adamlarını koruyamamaya başladı. Daha sonra bunlar gidip Antalya`dan bir ekip getirdi. Tahsin Pehlivanoğlu`nun önderliğinde Sedat Peker`in adamlarını getirdiler. Önce yine pazarlarda göründüler, başta şiddet eylemi yapmıyorlardı. Ancak son 1,5 yıldır olaylar yine yükselmeye başladı.`

Keçiören ilçesinde yürüttüğümüz araştırmalar sırasında karşılaştığımız insanlar da bu bilgileri onaylar nitelikte farklı olaylar anlattı. İsminin açıklanmasını istemeyen bir Keçiören sakini, Metin Şahin olayından bir gece sonra başından geçenleri anlattı. Mağdur söze muhafazakâr bir aile mensubu olduğunu ve ne içki ne de sigara kullandığını belirterek başladı. Olay şöyle gelişmiş: `Bir arkadaşımın arabasıyla parka gittik. Arabanın içinde kola içip konuşuyorduk. O sırada belediyenin üç arabası geldi. Ortalığı kolaçan ettiler. Sonra yanımıza gelip `Buradan çabuk gidin` dediler. `Ne içiyorsunuz?` diye sorunca `kola içiyoruz` dedik. Kolayı kontrol ettiler ve `Arabayı çekin` dediler. Arabayı çekerken araba stop etti. Geri gelip `Siz niye gitmiyorsunuz?` dediler. Arabanın stop ettiğini söylerken birden `Neden el kol hareketi yapıyorsunuz bakayım` deyip küfürlerle bizi tartaklamaya başladılar. Kafamızı cama vurdular. Biz `Gidiyoruz abi, vurmayın` diyoruz ama 10 kişilerdi ve dinlemeden vuruyorlardı. Telsizleri ve copları vardı. Evimize yakın bir yerde bulunmamıza rağmen başımıza böyle bir olay geldi. `A Takımı`nı hep duyuyordum ama ilk kez karşılaştım. Arkadaşım `Hemen uzaklaşalım buradan` dedi ve gittik.`

Bir diğer mağdur Hasan Kalender ise Etlik Parkı`nda bir arkadaşıyla otururken başından geçenleri şöyle anlattı: `Saat 23.00 sularında parkın çay bahçesinde oturduk, çay içiyorduk. İki kişi geldi, `Burada oturamazsınız` dediler. `Burası çay bahçesi nerede oturacağız, siz kimsiniz` diye sorduğumuzda `A Takımı` olduklarını biliyorduk ama onların kendilerinin söylemelerini bekledik. `Biz buranın görevlileriyiz burada oturamazsınız` dediler. Sonra ayrıldılar. Biz çayımızı içerken daha kalabalık geldiler. Ellerinde sallama satır denen bıçaklar vardı. Kalkmak zorunda kaldık. Onların burada kendi kuralları var. Bir kadınla bir erkek oturunca ya da kendilerine benzemeyen insanlar biraradayken hemen uyarıyorlar.`

Olan biteni çok farklı ağızlardan dinledik. Bütün anlatılanlarda, olayların yeniden tırmanmasının altında Turgut Altınok`la Melih Gökçek`in, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için parti içinde verdikleri mücadelenin yattığı ifade ediliyor.

Şehrin dört bir yanını şantiyeye çeviren Melih Gökçek, belediyecilik hizmetlerini ön plana çıkararak, Turgut Altınok`sa Keçiören`deki `ilkelerini` tüm kente yayacağını vaat ederek kamuoyu oluşturmaya çalışıyor.

Tanık olduk!

Bu satırlarda sizlere çok gizli bilgilerden söz etmiyoruz. Keçiören sokaklarında dolaştığımız iki gün boyunca, gördüklerimiz, dinlediklerimiz ve şahit olduklarımızı aktarıyoruz. Bu bilgilere ulaşmak için sokaktan geçen üç kişiyle konuşmanız yeterli. Ancak bu bölgede özel konutu bulunan Başbakan`ın ve Keçiören bölgesinden milletvekili olan İçişleri Bakanı Beşir Atalay`ın olan bitenden haberi yok gibi görünüyor. Bu sokak çetesinin Keçiören Belediyesi tarafından beslendiği ve elemanlarının günlük yevmiyesinin 5 YTL + ekmekarası köfte + bir paket Marlboro marka sigara olduğu söyleniyor. Çete kurmanın bu kadar ucuz olduğu bir ortamda, hukukun ve Emniyet`in devre dışı kaldığı bir yerde, özgürlüğü ve demokrasiyi kim savunacak diye sormadan edemiyoruz